Kalem Suresi Meali

Kalem Suresi Meali

Kalem Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 68. suresidir ve Mekke döneminde inmiştir. Surenin adı, ilk ayetinde geçen "kalem" kelimesinden gelir. Surenin başlıca konuları arasında, Hz. Muhammed'in yüksek ahlakı, ona yöneltilen iftiralar ve bu iftiraların çürütülmesi, ahlaki zaaflar ve bunların sonuçları, nimetlere karşı nankörlüğün sonuçları ve ahiret hayatının ciddiyeti yer alır.

Kalem Suresi Arapça

Kalem Suresi, Arapça metniyle özel bir öneme sahiptir. İlk ayeti "ن وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ" (Nun. Kaleme ve yazdıklarına andolsun) ile başlar. Bu sure, Arapça yazılışı ve anlamıyla, okuyuculara derin manevi mesajlar sunar.

Kalem Suresi Okunuşu

Kalem Suresi'nin okunuşu, Arapça metninin doğru telaffuzunu içerir. Türkçe okunuşu, surenin anlamını ve mesajını Türkçe konuşan okuyuculara aktarır. Örneğin, surenin ilk ayeti Türkçe'de "Nun. Kaleme ve yazdıklarına andolsun" şeklinde okunur.

Bu sure, ahlaki değerler, doğru davranışlar ve Allah'a olan inancın önemini vurgular. Hz. Muhammed'e yönelik iftiraların yanı sıra, onun yüksek ahlakı ve sabrı, surede öne çıkan temalardandır. Kalem Suresi, aynı zamanda, okuyuculara hayatlarını değerlendirmeleri ve ahlaki ilkeler doğrultusunda hareket etmeleri için bir çağrı niteliğindedir

.,بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ ن وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ مَا أَنتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍ وَإِنَّ لَكَ لَأَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍ وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٍ فَسَتُبْصِرُ وَيُبْصِرُونَ بِأَيِّيكُمُ الْمَفْتُونُ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّبِينَ وَدُّوا لَوْ تُدْهِنُ فَيُدْهِنُونَ وَلَا تُطِعْ كُلَّ حَلَّافٍ مَّهِينٍ هَمَّازٍ مَّشَّاءٍ بِنَمِيمٍ مَّنَّاعٍ لِّلْخَيْرِ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ عُتُلٍّ بَعْدَ ذَٰلِكَ زَنِيمٍ أَن كَانَ ذَا مَالٍ وَبَنِينَ إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ سَنَسِمُهُ عَلَى الْخُرْطُومِ إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ وَلَا يَسْتَثْنُونَ فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِّن رَّبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ فَتَنَادَوْا مُصْبِحِينَ أَنِ اغْدُوا عَلَىٰ حَرْثِكُمْ إِن كُنتُمْ صَارِمِينَ فَانطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَ أَن لَّا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُمْ مِّسْكِينٌ وَغَدَوْا عَلَىٰ حَرْدٍ قَادِرِينَ فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ عَسَىٰ رَبُّنَا أَن يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِّنْهَا إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا رَاغِبُونَ كَذَٰلِكَ الْعَذَابُ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ أَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِمِينَ كَالْمُجْرِمِينَ مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ أَمْ لَكُمْ كِتَابٌ فِي

Kalem Suresi Türkçe Meali

1. Nûn. Kaleme ve yazdıklarına andolsun ki,
2. Sen, Rabbinin nimeti sayesinde, deli değilsin.
3. Ve şüphesiz senin için kesintisiz bir mükâfat vardır.
4. Ve şüphesiz sen, yüce bir ahlâk üzeresin.
5. Yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.
6. Hanginizin meftun (çılgın) olduğunu.
7. Şüphesiz Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir ve O, doğru yolu bulanları da en iyi bilendir.
8. O halde yalanlayanlara itaat etme.
9. Onlar, senin yumuşamanı isterler ki, onlar da sana yumuşasınlar.
10. Her yemin edip duran aşağılık kişiye itaat etme.
11. Çekiştirip duran, yürüyüşünde kibirli,
12. Hayra engel olan, saldırgan, günahkâr,
13. Kaba, üstelik bütün bunların ardından soyu bozuk olan kimseye itaat etme.
14. (Bu kişi,) mal ve oğulları olduğu için (böyle davranır).
15. Âyetlerimiz kendisine okunduğu zaman, "Eskilerin masalları" der.
16. Yakında biz onu burnunun üstünde damgalayacağız.
17. Andolsun, biz onları, bahçe sahiplerini denediğimiz gibi denedik. Hani onlar, bahçeyi sabah erkenden kesip biçmeye yemin etmişlerdi.
18. Ve hiçbir istisna yapmamışlardı.
19. Derken Rabbinden bir belâ (kasırga) onun üzerine dolaştı da, onlar uyurken,
20. Bahçe, sanki biçilmiş ekin gibi oldu.
21. Sabah olunca birbirlerine seslendiler:
22. "Eğer biçmek istiyorsanız, bahçenize erkenden gidin."
23. Böylece yola çıktılar ve (aralarında) fısıldaşarak:
24. "Bugün bahçeye hiçbir fakirin girmesine izin vermeyin" dediler.
25. Erken gittiler ve (bu konuda) kararlı idiler.
26. Fakat bahçeyi gördüklerinde, "Doğrusu biz yanılmışız" dediler.
27. "Hayır, biz mahrum bırakılmışız" (dediler).
28. İçlerinden en makul olanı dedi ki: "Ben size, 'Allah'ı tesbih etseydiniz ya!' dememiş miydim?"
29. "Rabbimizi tesbih ederiz. Gerçekten biz zalimlermişiz" dediler.
30. Sonra birbirlerini suçlamaya başladılar.
31. "Vay halimize! Gerçekten biz azgın kimselermişiz" dediler.
32. "Umarız Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Biz yalnızca Rabbimize yöneliriz."
33. İşte azap budur. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür, keşke bilselerdi.
34. Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında nimetlerle dolu cennetler vardır.
35. Biz müslümanları suçlular gibi mi tutarız?
36. Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
37. Yoksa sizin içinizden bir kitap mı var, ondan mı okuyorsunuz?
38. O kitapta, "İstediğiniz her şey sizindir" mi yazılı?
39. Yoksa size, "Kıyamet gününe kadar ne hükmederseniz o geçerlidir" diye bir söz mü verilmiş?
40. Onlardan hangisi bu (sözün doğruluğuna) kefil olabilir?
41. Yoksa onların ortakları mı var? Eğer doğru söylüyorlarsa, ortaklarını getirsinler.
42. O gün, ayak bilekleri açığa çıkarılacak ve secdeye çağrılacaklar, fakat (secdeye) güç yetiremeyecekler.
43. Gözleri korkudan belerine çıkacak, alçaklık onları kaplayacak. Halbuki onlar, sağlıklıyken de secdeye çağrılmışlardı.
44. Bu yüzden, bu sözü (Kur'an'ı) yalanlayanları bana bırak, biz onları nereden bilemeyecekleri bir şekilde yavaş yavaş (helâka) sürükleyeceğiz.
45. Onlara mühlet veriyorum; çünkü benim tuzağım sağlamdır.
46. Yoksa onlardan bir ücret mi istiyorsun ki, onlar (bu yüzden) borç altında mı?
47. Yoksa gaybı onlar mı yazıyorlar?
48. O halde, Rabbinin hükmüne sabret. Balık sahibi (Yunus) gibi olma. Hani o, üzüntü içinde (balığın karnında) Rabbine yalvarmıştı.
49. Eğer Rabbinden bir nimet ulaşmasaydı, elbette kınanmış bir halde ıssız bir yere atılacaktı.
50. Ama Rabbi onu seçti ve salihlerden kıldı.
51. İnkar edenler, Kur'an'ı işittikleri zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. Ve onlar, "O, kesinlikle delidir" diyorlar.
52. Oysa o (Kur'an), âlemler için yalnızca bir öğüttür.