weather
8°
Instagram
Facebook
Twitter
YouTube
LinkedIn
Kocaeli
HAFİF YAĞMUR
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Türkiye’nin Ulusal Güvenliği Üzerine: Trump’ın Olası Orta Doğu’dan Çekilme Kararı ve Suriye’nin Çekilme Talebi
google news

Türkiye’nin Ulusal Güvenliği Üzerine: Trump’ın Olası Orta Doğu’dan Çekilme Kararı ve Suriye’nin Çekilme Talebi

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Merhaba değerli okuyucular, bugün uluslararası ilişkiler sahnesinde son derece önemli ve karmaşık bir konuyu ele alacağız. Donald Trump’ın başkanlık seçimleri için yaptığı bir miting esnasında yaşanan suikast girişimi, tam anlamıyla bir "siyah kuğu" olayıdır. Siyah kuğu, nadir fakat büyük etkiler yaratan beklenmedik olayları tanımlar. Bu suikast girişimini kendisine karşı bir "derin devlet" operasyonu olarak değerlendiren Trump, Amerika içinde büyük bir temizlik yapma kararı alabilir ve Orta Doğu’dan çekilme yoluna gidebilir. Bunun yanı sıra, Suriye yönetimi de Türkiye’den birliklerini kuzey Suriye’den çekmesini istiyor ve bu taleplerin arkasında Rusya’nın çıkarları bulunuyor. Şimdi gelin, bu karmaşık durumu Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından değerlendirelim ve tarihsel süreçlerden örneklerle zenginleştirelim.

Güç Boşluğu ve Türkiye’nin Rolü

Öncelikle, ABD’nin Orta Doğu’dan çekilmesinin büyük bir güç boşluğu yaratacağını belirtmek gerekiyor. Tarih bize, Amerika’nın çekildiği bölgelerde nasıl boşluklar ve yeni dengeler oluştuğunu defalarca göstermiştir. Örneğin, ABD’nin Vietnam’dan çekilmesiyle birlikte Güney Vietnam’ın düşüşü ve bölgedeki yeni güç dengeleri, bu tür çekilmelerin ne denli büyük etkiler yaratabileceğinin bir örneğidir.

Detaylarıyla bakacağımız en önemli geri çekilme yıllarca süren Vietnam savaşı sonrasında yaşanmıştı. ABD, Vietnam Savaşı'nda yaklaşık 58,220 askerini kaybetti. Bu sayı, savaş sırasında ölen ve savaşla ilişkili nedenlerle ölen Amerikan askerlerini kapsamaktadır. Bu kadar askere mal olan Vietnam Savaşı'nın ABD'ye ekonomik maliyeti, doğrudan savaş harcamaları ve dolaylı maliyetler dahil olmak üzere, yaklaşık 168 milyar dolardı. Enflasyon ve ekonominin büyümesi göz önüne alındığında, bu rakam günümüz dolar değeriyle trilyonlarca dolara tekabül etmektedir. Milyarlarca dolar kayba ve binlerce askere rağmen savaşı kazanamayan ABD'nin Vietnam'dan çekilmesinin elbette çok önemli sonuçları şunlardır:

- Kuzey ve Güney Vietnam'ın birleşmesi: 2 Temmuz 1976'da Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu.
- Komünizmin Güneydoğu Asya'da yayılması: Vietnam'ın zaferi, bölgedeki diğer komünist hareketleri teşvik etti.
- ABD'de siyasi ve sosyal değişim: Vietnam Savaşı, ABD'de siyasi ve sosyal manzarayı önemli ölçüde değiştirdi. Savaş karşıtı protestolar ve siyasi bölünmeler, 1960'ların ve 1970'lerin karşı kültür hareketinin yükselişine katkıda bulundu.
- Vietnam'da uzun süreli ekonomik ve sosyal zorluklar: Savaş, Vietnam'ın altyapısını tahrip etti ve milyonlarca insanı yerinden etti. Ülkenin savaşın yaralarını sarmak ve kalkınmak için uzun yıllar çaba göstermesi gerekti.
ABD'nin Vietnam'dan çekilmesi bu ve benzeri pek çok etkiler sebebiyle 20. yüzyılın en önemli olaylarından biriydi. Savaşın mirası hala hem ABD hem de Vietnam'da hissedilmektedir.

2021’de Afganistan’dan çekildiğinde de benzer bir senaryo yaşandı. Taliban hızla güç kazandı ve ülkenin kontrolünü ele geçirdi. Bu durum, bölgede uzun vadeli istikrarsızlıklara ve insani krizlere yol açtı. Türkiye olarak, ABD’nin Orta Doğu’dan çekilmesiyle benzer bir senaryonun yaşanabileceğini göz önünde bulundurmalıyız.

ABD çekildiğinde, Türkiye’nin bu boşluğu doldurmak için daha aktif bir dış politika izlemesi bekleniyor. Özellikle Suriye ve Irak’ta Türkiye’nin etkisini artırması gerekecek. Ancak, Suriye’nin Rusya’danda onay aldığı bariz olan “Suriye Topraklarından Çekilin” talebi işleri karıştırıyor. Türkiye burada nasıl bir yol izleyecek? Suriye ile doğrudan çatışmaya girmemek için diplomatik kanalları açık tutarak, bölgedeki varlığını meşru kılacak adımlar atacak mı? Yoksa sınırlarını açık tutmaya ve bölgedeki Özgür Suriye Ordusunu desteklemeye devam edecek mi? Askeri varlığımızın daha da artması gereken bölgelerden askerimizi çekmeyi kabul edecek mi?

Sınır Güvenliği ve Terörle Mücadele

ABD’nin Irak’tan çekilmesi de önemli dersler içeriyor. 2011’de ABD’nin çekilmesinin ardından, Irak’ta ortaya çıkan güç boşluğu IŞİD’in yükselmesine zemin hazırladı. Bu durum, terörle mücadelenin ne denli zorlu ve karmaşık bir süreç olduğunu bir kez daha gösterdi. Türkiye, Suriye ve Irak’ta benzer bir durumun ortaya çıkmaması için proaktif ve stratejik adımlar atmalıdır.

Güvenlik Maslov’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde olduğu gibi, devletler için de pek çok başka faktörden önce gelir. Bu hiyerarşiyi devlet seviyesine uyarlamak gerekirse; kaynak, altyapı ve sağlık gibi fiziksel unsurlardan hemen sonra ulusal güvenlik gelmektedir. ABD’nin çekilmesi, sınır güvenliğimizi daha da önemli hale getiriyor.

PYD/YPG ve PKK gibi terör örgütlerinin faaliyetlerini engellemek için daha fazla askeri operasyon yapmamız gerekecek. Ancak unutmayalım, Suriye ve Rusya’nın çekilme talepleri burada büyük bir engel. Rusya’nın Suriye üzerindeki etkisi göz ardı edilemez. Onlarla masaya oturup, ortak çıkarları belirleyerek bir uzlaşma yolu aramalıyız. Yani Amerika’nın bölgeden çekilme ihtimalini, İsrail’in savaşı büyütme arzusunu ve bu yöndeki çabalarını, Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve Rusya’nın çıkarlarını ortak bir çizgide birleştirmeli ve bu çizgi ile sınır güvenliğimizi de en üst seviyeye çekmeliyiz.

Suriye, İran ve Irak Politikaları

İnkar edilemez gerçeklerden biri; Suriye’nin geleceği, bölgedeki tüm ülkeler için kritik önemde, ne çok da Türkiye için. Nerdeyse kesin ancak şimdilik olasılığı yüksek bir senaryo olan ABD’nin Suriye’den çekilmesiyle birlikte ortaya çıkan güç boşluğu, Türkiye için hem bir fırsat hem de bir meydan okuma anlamına geliyor. Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşı sona erdirmek ve istikrarı sağlamak için daha aktif bir rol üstlenmesi kaçınılmaz hale geliyor. Bu, sadece Türkiye’nin sınır güvenliği ve bölgesel nüfuzu için değil, aynı zamanda bölgedeki insani krizlerin hafifletilmesi açısından da büyük önem taşıyor. Türkiye’nin bunu yaparken hızlı bir dönüşümle Esad’ı destekleyen bir konum alarak Rusya ile yanyana gelmesi oldukça mümkün bir durum. Özellikle uluslararası ilişkilerde daimi dostluk ve düşmanlıkların olmadığı göz önünde bulunduracak olursak, bu durum daha da olası görünüyor.

Ancak, bu süreçte dikkatli bir diplomasi yürütmek zorundayız. Esad rejimi ve Rusya ile ilişkilerimizi dengede tutmak, bu çabanın başarısı için kritik önemdedir. Rusya’nın Suriye’deki güçlü varlığı ve Esad rejimine verdiği destek, Türkiye’nin hareket alanını sınırlayabilir. Bu nedenle, Rusya ile yapıcı bir diyalog kurmak, ortak çıkarlar doğrultusunda işbirliği yapmak ve olası çatışma noktalarını minimize etmek stratejik önem taşır.

İran’ın yeni seçilen başkanı Mesud Pezeşkiyan, bölgedeki dinamikleri değiştirebilecek bir başka önemli bir aktör olarak öne çıkmaktadır. Pezeşkiyan’ın başkanlığı, İran’ın dış politikasında bazı değişimlere yol açabilir. Türkiye ile daha yakın olma çabası ilk umut edilen değişiklik. Onun liderliğinde İran, bölgedeki nüfuzunu daha da pekiştirmek ve özellikle Irak ve Suriye’deki etkisini artırmak için Türkiye ile birlikte yeni stratejiler geliştirebilir. Pezeşkiyan’ın pragmatik ve reformcu bir yaklaşıma sahip olması, İran’ın Batı ile ilişkilerinde de yeni açılımlara yol açabilir. Pezeşkiyan’ın başkanlığı, İran’ın dış politikasında yeni bir dönemin başlangıcı olabilir ve Türkiye’nin bu yeni döneme hazırlıklı olması gerekmektedir. Stratejik işbirlikleri, diplomatik girişimler ve bölgesel dengeleri gözeten politikalarla Türkiye, bu süreci başarıyla yönetebilir ve bölgesel liderlik rolünü daha da güçlendirebilir. Bu durum da yine Türkiye için hem fırsatlar hem de riskler barındırmaktadır.

Türkiye, Pezeşkiyan’ın başkanlığı döneminde İran ile dengeli ve yapıcı bir ilişki geliştirmelidir. Bu, bölgesel istikrarın sağlanması ve karşılıklı çıkarların korunması açısından büyük önem taşır. Aynı zamanda, İran’ın Irak ve Suriye’deki etkisini dengelemek için Türkiye’nin kendi stratejik hamlelerini dikkatle planlaması gerekmektedir.

Bu bağlamda, Kuzey Irak’taki Kürt yönetimiyle ilişkilerimizi güçlendirmek önemli bir adım olacaktır. Türkiye, Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) ile ekonomik, siyasi ve askeri işbirliğini derinleştirerek, bölgedeki istikrarın korunmasına katkı sağlayabilir. KBY ile geliştirilecek güçlü ilişkiler, sadece Türkiye’nin güvenliği için değil, aynı zamanda enerji güvenliği ve ekonomik işbirliği açısından da stratejik bir avantaj sunar.

Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta üstleneceği aktif rol, sadece bölgesel güç dengeleri açısından değil, aynı zamanda küresel ölçekte de yankı bulacaktır. Türkiye’nin bu süreçte sergileyeceği diplomatik yetkinlik, askeri strateji ve insani yardımlar, bölgedeki liderlik rolünü pekiştirecek ve uluslararası arenada daha güçlü bir konuma gelmesini sağlayacaktır. Bu nedenle, Türkiye’nin bölgesel stratejilerini dikkatle planlaması ve uygulaması, hem ulusal güvenliğimiz hem de bölgesel barış için büyük önem taşımaktadır. Ancak tüm bunları yaparken kendi sınır güvenliğini ve demografik yapısını koruyamayan bir Türkiye, tüm bu çabaların boşa gitmesine sebep olacaktır.

Nihai Değerlendirmemiz

Trump’ın başkanlık seçimlerini kazanarak Orta Doğu’dan çekilme kararı alması ve Amerika içinde büyük bir temizlik yapma olasılığı, Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından birçok zorluk ve fırsat yaratabilir. Bu senaryonun henüz gerçekleşmemiş olması, olası etkileri değerlendirmeyi ve stratejik planlar yapmayı gerektiriyor. Türkiye, bu yeni duruma adapte olmak ve çıkarlarını korumak için bölgesel ve uluslararası düzeyde çeşitli stratejiler geliştirmek zorunda kalacak.

Bu süreçte, Türkiye’nin bölgesel liderlik rolünü güçlendirmesi, güvenlik politikalarını sıkılaştırması ve ekonomik istikrarını koruması büyük önem taşıyor. Ayrıca, İran, Suriye ve Rusya ile olan ilişkilerin dikkatli bir şekilde yönetilmesi, Türkiye’nin ulusal güvenliği ve bölgesel etkisi açısından kritik olacaktır. Vietnam, Afganistan ve Irak gibi örnekler, bu tür geri çekilmelerin ne denli büyük sonuçlar doğurabileceğini bize göstermektedir.

Sevgili okuyucular, işte durum bu. Karmaşık, zorlu ama bir o kadar da önemli. Türkiye olarak, bu süreci en iyi şekilde yönetmek zorundayız. Sizce Türkiye’nin bu süreçteki en büyük zorluğu ne olacak? Bu soruya cevap vererek katkı vermeniz farklı seslerin çıkmasını sağlayacaktır.

Bir sonraki sohbetimizde görüşmek üzere, sağlıcakla kalın!

Özgür Kaleözü

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *