Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı Eylül 2024 enflasyon rakamları, ekonomik dengelerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koydu. Yıllık enflasyon yüzde 49,38 olarak açıklandı. Bu oran, son üç yılda ilk kez Merkez Bankası'nın politika faizinin altına düşerek ekonomik istikrar umutlarını arttırdı. Ancak bu tablo, her ne kadar umut verici görünse de ekonomide çözülmesi gereken bazı temel sorunların varlığını da gözler önüne seriyor.
YILLIK ENFLASYON NEDEN GERİLEDİ?
Yıllık enflasyonun gerilemesi, ilk bakışta olumlu bir gelişme gibi görünebilir. Enflasyon, Türkiye ekonomisinin yıllardır en büyük sorunlarından biri olarak gündemde kalmaya devam ediyor. Ancak bu gerilemenin arkasında yatan nedenlere dikkat etmek gerekiyor. Öncelikle, enerji fiyatlarındaki düşüş ve döviz kurundaki nispeten stabil seyir bu düşüşte etkili oldu. Ayrıca, hükümetin iç talebi kontrol altına almak için uyguladığı sıkı mali politikalar da etkisini gösterdi.
Bununla birlikte, tüketici fiyatlarında gözlemlenen bu düşüş, halkın gündelik yaşamına henüz yansımış değil. Piyasalarda hâlâ yüksek fiyatlar ve artan yaşam maliyetleri dikkat çekiyor. Tüketicilerin marketlerde ve pazarlarda karşılaştıkları fiyatlar, maaş artışlarına oranla oldukça yüksek kalmaya devam ediyor.
AYLAR SONRA POLİTİKA FAİZİNİN ALTINDA
Merkez Bankası, uzun süredir yüksek enflasyonla mücadele etmek için politika faizini yüksek tutuyordu. Eylül 2024’te politika faizi yüzde 50’de sabit kalırken, enflasyonun bu oranın altına inmesi, piyasalarda bir rahatlama yarattı. Ancak bu durum, Merkez Bankası'nın faiz indirimine gitmesine neden olur mu sorusu, uzmanlar arasında tartışılmaya devam ediyor.
Bu noktada faiz oranları ve enflasyon arasındaki ilişkiyi iyi anlamak gerekiyor. Faiz oranları, ekonomiyi soğutmak ve para arzını daraltmak için artırılır. Ancak yüksek faiz oranları, yatırımları ve iç tüketimi olumsuz etkileyebilir. Türkiye ekonomisinde yatırımcıların en büyük beklentisi, faizlerde bir miktar gevşeme ve piyasalarda güven ortamının sağlanması yönünde.
HALK ENFLASYON DÜŞÜŞÜNÜ HİSSEDİYOR MU?
Yıllık enflasyonun yüzde 49,38’e gerilemesi, resmi verilere göre önemli bir gelişme olsa da halkın bu durumu günlük hayatta hissetmesi uzun bir süreç alabilir. Marketlerdeki gıda fiyatları, kira bedelleri ve enerji maliyetleri gibi harcamalar hâlâ oldukça yüksek seviyelerde seyrediyor. Özellikle dar gelirli vatandaşlar için bu düşüş, somut bir rahatlama yaratmıyor. Tüketiciler enflasyonun resmen düşmesine rağmen, satın alma gücünde herhangi bir iyileşme yaşamadıklarını belirtiyorlar.
Burada önemli bir nokta, enflasyonun gerilemesine rağmen fiyatların hâlâ yüksek seviyelerde kalmasının bir tür fiyat yapışkanlığı olarak adlandırılan ekonomik olgu ile açıklanabileceğidir. Fiyatlar yükseldiğinde, gerileme hızının çok daha yavaş gerçekleşmesi, piyasalarda hissedilen enflasyonun devam ettiğine dair bir algı yaratır.
EKONOMİNİN GELECEĞİ ne olacak?
Türkiye ekonomisinin enflasyon mücadelesinde attığı adımlar, umut verici olmakla birlikte, bu düşüşün sürdürülebilir olup olmadığı sorusu hâlâ belirsizliğini koruyor. Ekonomistler, enerji fiyatlarındaki düşüşün geçici bir rahatlama sağladığını ancak asıl sorunun yapısal ekonomik reformlar olduğunu belirtiyor. Yüksek cari açık, dövizdeki dalgalanmalar ve uluslararası piyasalardaki belirsizlikler, Türkiye ekonomisinin uzun vadeli toparlanma sürecini zorlaştıran unsurlar arasında yer alıyor.
Öte yandan, politika yapıcıların ve hükümetin, ekonomik istikrarı sağlamak adına faiz politikasını nasıl yöneteceği büyük bir merak konusu. Yüksek faizler kısa vadede enflasyonu kontrol altına alsa da, uzun vadede büyüme üzerinde baskı oluşturuyor. Bu dengeyi sağlamak, ekonominin geleceği için kritik önem taşıyor. Türkiye'nin enflasyonla mücadelesi hız kesmeden devam ederken, atılan her adım halkın yaşam standartlarını doğrudan etkiliyor.