İsrail, İran tarafından gelen doğrudan saldırılara yanıt olarak kendi savunma stratejilerini değerlendirirken, Amerika Birleşik Devletleri'nin bu duruma yaklaşımı çekimser kalmak yönünde. ABD'nin, İsrail'in olası bir karşı saldırısına destek vermek yerine durumu daha geniş bir diplomatik çerçevede ele alma eğiliminde olduğu görülüyor. Bu durum, iki müttefik arasında her konuda tam bir mutabakat olmadığının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.
BM GERİLİMİ DÜŞÜRMEYİ ÖNERİP DURUYOR...
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ise, bölgedeki artan gerilimleri ele almak üzere toplantılar düzenliyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in barışçıl çözüm ve gerilimin azaltılması yönündeki çağrıları, uluslararası toplumun daha fazla şiddet olayının önüne geçme arzusunu yansıtıyor. Ancak, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları ve buna bağlı olarak yükselen insan kayıpları, bölgede kalıcı bir barışın ne kadar zorlu olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Bu çatışmaların devam ediyor olması, Orta Doğu'da istikrarın sağlanması için yapılan uluslararası çabaların ne denli kırılgan olduğunu göstermekte. Hem bölgesel güçler hem de uluslararası toplum, bu türden çatışmaların yarattığı insani ve politik maliyetleri en aza indirgeyebilmek için daha etkili stratejiler geliştirmek zorunda.
NE OLMUŞTU?
İsrail, Suriye'deki İran konsolosluğuna bomba yağdırmıştı. İran buna karşılık sessiz kalınca tepki aldı ve misilleme yapması gerektiğini anlayarak yüzlerce füzeyi İsrail'e gönderdi. Hem ABD hem de İsrail hava savunma sistemleri bu füzelerin hepsini - evet hepsini havada imha etti. İsrail'in yaşam alanlarına değmeyen bu füzeler, gerilimi düşürmek ve İran'a olan yoğun tepkileri azaltmaya yaradı. İran olayı kapattı. ABD ise İsrail'e eğer bir daha saldırırsan yanında değiliz mesajı verdi. İsrail ve İran resmi olarak da bir savaş ilan etmediler.