Kötülüğün felsefesini yazan dünyanın en kötü filozofu Marquis de Sade konusuna değiniyoruz. Marquis de Sade'ın düşünceleri ve yaşamı, özgürlük, ahlak, şiddet ve doğa üzerine radikal görüşleriyle tanınır. Bu yazıda, Sade'ın kimliğinden, felsefesinden ve etkilerinden derinlemesine bahsederek, onun düşüncelerini bir filozof olarak ele alacağız. Aslında bu adam bir filozof değil, bir şeytanın insan bedenine bürünmüş hali...
Marquis de Sade ve Özgürlük Anlayışı
Marquis de Sade, kendini "fevri, huysuz, her şeyde aşırı, benzeri hiç görülmemiş bir rezil" olarak tanımlar. Bu tanım, onun yaşam tarzı ve düşüncelerinin radikalliğini özetler. Sade için özgürlük, bireyin kendi arzularını sınırsızca tatmin etme hakkını içerir. Ancak bu özgürlük, başkalarına zarar verme noktasına kadar gidebilir. Marquis de Sade, ahlaki ve toplumsal normlara meydan okuyan, tabuları yıkan bir düşünürdür(!). Onun felsefesi, bireyin özgürlüğünü en üst düzeyde yaşama arzusu etrafında şekillenir.
Ahlak Üzerine Sapkın Fikirleri
Marquis de Sade, ahlakı, baskılayıcı ve kısıtlayıcı bir yapı olarak görür. Ona göre, ahlak, insanın doğal eğilimlerini engelleyen, toplumsal bir icattır. Sade, insanların doğal eğilimlerine uygun yaşaması gerektiğini savunur ve bu bağlamda, ahlaki normların insan özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalarını eleştirir. Onun eserleri, ahlakın doğası ve toplumsal işlevi üzerine cüretkar sorular sorar.
Şiddet ve Acı Çektirme
Sade'ın düşüncelerinde şiddet ve acı çektirme önemli bir yer tutar. Onun için şiddet, insan doğasının bir parçasıdır ve bireyin arzularını tatmin etme yolunda bir araç olabilir. Marquis de Sade, şiddetin estetik bir boyutunu da işler; acı çektirme ve çektirilen acının bir sanat formu olarak görülebileceği gibi saçma bir argüman öne sürer. Bu, onun eserlerinde sıkça işlenen ve tartışma yaratan bir temadır.
Doğa ve İnsan Doğası
Sade, doğayı hem yaratıcı hem de yıkıcı güçlerin kaynağı olarak görür. Onun felsefesi, doğa ve insan doğasının kaos ve düzensizlikle dolu olduğu fikrine dayanır. Sade'a göre, doğa, insanın arzularını sınırsızca tatmin etmesine olanak tanıyan bir alan sunar. Ancak aynı zamanda, doğa, vahşet ve ölümün de kaynağıdır. Sade, doğanın bu çift yönünü eserlerinde detaylı bir şekilde işler.
Sade'ın Etkileri ve Mirası
Marquis de Sade, sadizm terimiyle günümüze kadar ulaşan bir figürdür. Ancak onun düşünceleri, sadece bu terimle sınırlı kalmamalıdır. Sade, özgürlük, bireysellik ve ahlak üzerine cüretkar sorular soran bir filozoftur. Onun eserleri, Simon de Beauvoir, Adorno ve Horkheimer gibi düşünürler tarafından eleştirilmiş ve tartışılmıştır. Sade'ın felsefesi, ahlak ve doğa arasındaki ilişkiyi yeniden düşünmeye davet eder.
Sade ve Felsefi Tartışmalar
Sade'ın düşünceleri, felsefi tartışmalarda önemli bir yer tutar. Onun radikal görüşleri, özgürlük, ahlak, şiddet ve doğa hakkında derin sorular sormamıza olanak tanır. Sade, geleneksel değerleri ve inançları sorgulayan, tabuları yıkan bir düşünür olarak, felsefi düşünceye önemli katkılarda bulunmuştur. Onun eserleri, bizi rahatsız edebilir, ancak aynı zamanda geleneksel değerleri ve inançları şeytani bir açıdan ele alır.
Marquis de Sade, tartışmalı bir figür olmasına rağmen, felsefi düşünceleri ve yaşamı üzerine düşünmek, özgürlük, ahlak ve insan doğası hakkında derin sorular sormamıza olanak tanır. Bu düşünür doğadan iyilikten sevgiden insanlardan nefret eder. Bizler doğanın bir düzen içinde işlediğini düşünürüz. Sade ise doğayı umursamıyor. Sade doğaya bakınca ahenk filan görmüyor lanet görüyor. Doğayı yıkım ve ölümün alanı olarak görüyor. Marquis de Sade'nin görüşüne göre doğa saf kötülükten ibaret. Doğanın insanı memnun etme amacının olmadığını- kendini sürdüren bir sistem olduğunu savunur.
Marquis de Sade'nin düşünceleri Hindistan'da M.Ö 500 yılına dayanan bir geçmişe sahip olan Çarvakalar felsefesine çok benziyor. Onlar da fevri davranıp dünyanın bir yiyip içme ve zevk peşinde koşmak için bir fırsat alanı olduğunu savunurlar. Bu akımın da hiç bir kırmızı çizgisi yoktur.
Sonuç olarak yeryüzünde hep özlediğimiz iyilik hakim değil, kötülük de hakim ve hatta kötülük daha fazla hakim düşüncesi ortaya çıkıyor. Bu tür filozoflar insanın en temel doğasında- özünde iyilik olduğu argümanını yıkıyor. Ona göre doğa bencildir - iyilik ve kötülük doğanın kitabında yok. Doğa kendini sürdürmek için insanları hayvanları ve tüm varlıkları kendi hizmeti için kullanır " gibi absürt bir düşünce veya inanışa sahiptir.