Dubai'deki COP28'e katılan ülkeler, küresel iklim politikasında önemli bir değişime işaret ederek, fosil yakıtları aşamalı olarak bırakmayı kabul etti. Büyük bir petrol üreticisi ülkede alınan bu karar önemli bir zafer olarak görüldü.
Tartışmaların Ortasında Tarihi Anlaşma
Konferansın büyük bir petrol üreticisi olan Birleşik Arap Emirlikleri'nde (BAE) yeri tartışmalara yol açtı. BAE'nin yeni petrol ve gaz anlaşmaları yapmak için ev sahibi olma rolünü kullanacağına dair endişeler vardı. Bu zorluklara rağmen konferans benzeri görülmemiş bir anlaşmaya yol açtı.
Küresel Konsensüs ve Muhalefet
Yaklaşık 200 ülke temsilcisi, küresel fosil yakıt tüketimini azaltma konusunda anlaşarak iklim değişikliğinin en kötü etkilerini hafifletme taahhüdünün sinyalini verdi. 100'den fazla ülke, petrol, gaz ve kömür kullanımının aşamalı olarak sona erdirilmesine yönelik COP28 anlaşmasında güçlü bir dil kullanılması için lobi faaliyeti yürüttü. Ancak Suudi Arabistan liderliğindeki OPEC ülkelerinin, belirli yakıtlardan kaçınılmadan emisyonların azaltılabileceğini savunan ciddi muhalefetiyle karşılaştılar. Anlaşma, sıcaklık artışlarını 1,5°C'lik kritik eşik ile sınırlamak için derin, hızlı ve sürekli azaltımlara duyulan ihtiyacın altını çiziyor. COP28'deki bu başarı, bu konferansların tarihindeki en önemli başarılardan biri olarak kabul ediliyor.
FOSİL YAKITLARIN KÜRESEL ISINMAYA ETKİSİ
Fosil yakıtların küresel ısınmaya etkileri, son yüzyılda dünya ikliminde meydana gelen değişikliklerin ana nedenlerinden biri olarak kabul edilir. Fosil yakıtlar; kömür, petrol ve doğal gaz gibi, milyonlarca yıl önce ölen bitki ve hayvanların kalıntılarından oluşur. Bu yakıtların yakılması, enerji üretimi için yaygın bir yöntemdir, ancak bu süreçte büyük miktarda karbondioksit (CO2) ve diğer sera gazları atmosfere salınır. Bu gazlar, Dünya'nın ısısını tutarak sera etkisine neden olur ve bu da küresel ısınmanın temel sebeplerinden biridir.
Küresel ısınmanın en belirgin sonuçlarından biri, dünya genelinde sıcaklık artışıdır. Fosil yakıtların kullanımı sonucu atmosfere salınan sera gazları, güneş ışınlarının bir kısmını yeryüzüne geri yansıtarak gezegenin ortalama sıcaklığını artırır. Bu durum, kutuplardaki buzulların erimesine, deniz seviyelerinin yükselmesine ve aşırı hava olaylarının sıklığının artmasına yol açar. Özellikle kutup bölgelerindeki buzulların erimesi, deniz seviyesindeki yükselmeyle birlikte, dünya genelindeki kıyı şeritlerini ve düşük rakımlı adaları tehdit eder.
Fosil yakıtların yakılmasıyla atmosfere salınan sera gazları, aynı zamanda okyanusların asidifikasyonuna (asitlenmesine) da neden olur. Karbondioksit, okyanuslar tarafından emilir ve bu, suyun pH değerinin düşmesine yol açar. Asidifikasyon, deniz canlıları üzerinde olumsuz etkiler yaratır; özellikle mercan resifleri ve kabuklu deniz hayvanları için ciddi bir tehdit oluşturur. Bu durum, deniz ekosistemlerinin dengesini bozar ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden olur.
Küresel ısınmanın etkileriyle mücadele etmek için, fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmak ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapmak hayati önem taşır. Güneş, rüzgar ve hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynakları, atmosfere zararlı gazlar salmadan enerji üretir. Bu enerji kaynaklarının kullanımının artırılması, sera gazı emisyonlarını azaltarak küresel ısınmanın etkilerini yavaşlatabilir ve gelecek nesiller için daha sürdürülebilir bir çevre sağlayabilir. Küresel ısınma ile mücadelede bireysel çabaların yanı sıra, uluslararası iş birlikleri ve hükümet politikalarının da önemli bir rolü vardır.